Nedense
düşünce de tekerrürden ibaret geliyor bu aralar. Gördüğüm rüyanın ardından
düştü bu kafama. Hâlâ da söylüyorum. Artık bu dünyada sözler değil isimler para
ediyor. Gerçekten bu böyle.
Bas bas bağırıyoruz. Ben ve benimle paralel konuşan bi dolu adam. (Adam
demişken kimse cinsiyet olayına girmez diye düşünüyorum. Sorusu olan mail
atsın.) Kitabı olan, daha önce edindiği yerden ötürü kürsülere çıkıp konuşan,
para bayılıp dinlenilen bi dolu insan var. İçlerinde doğru konuşanlar yok mu?
Elbette var. Ama şu saplantı olmamalı insanda: "He o mu söylüyo? Kesin
doğrudur." Yok böyle bir şey arkadaş. Konuşmak mavzu bahis ise kimsenin
söylediğini öylece çekip almayacaksın.
Bunu bir art niyete karşı savunma olarak görmeyin. Bunun sebebi insanın
fıtratıdır. Dilin kemiği yok ve herkes her an konuşur. Bu da dünyayı kocaman bir
kazan, sesleri de kocaman bir çorba yapar. Bu çorbada her türlü şey var. Pislik
de var, nur da var, farklı tatlar da.
Bu çorbadan hepimiz içiyoruz. İçmek zorundayız. İlim insanoğluna farz
kılınmıştır. Elbette öğreneceğiz.
Ama bir mesele marifet burda. Süzgeç kullanmak lazım. Akıl süzgeci. Ne çok da
süzgeçten bahsettim değil mi ?
Süzgeç önemli okuyucum. (Nedense süzgeç dedikçe aklıma demlik süzgeci geliyo ya
ehe ehe) Bu çorbadan sen ne istersen onu çekip alacaksın. Ya da direk eksisi ve
artısıyla lök diye çökecek beynine. Hepsini benimseyip, koşulsuz, bağnazca
kabul edeceksin. Ki kendini nasıl görürse görsün (bağnaz diye yaftalanlar
değil, süzgeç kullanmayan herkes) öyle yapan herkes bağnazdır arkadaş. Giyimi,
ideolojisi, vizyonu beni bağlamaz. Bunlarla işimiz yok. Akılla işimiz var
akılla. Sen aklını kullanıyorsun okuyucu. İnsanlara da öğret bunu. Hadi
hepimize kolay gelsin. Bu baş ağrısıyla, yanlış anlaşılmaya sebep verecek bir
şey yazdıysam veya yazımda hata yaptıysam kusura bakma. Sevgilerimle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder